Söz konusu modeller, özellikle sosyoekonomik olarak dezavantajlı kesimlerden gelen öğrencilerin eğitim sisteminden hızla kopmasına ve erken yaşta iş gücü piyasasına itilmesine yol açacaktır. “Diplomasını alsın, işine baksın” yaklaşımı; bilimsel eğitim ve eşitlik ilkelerinin altını oymakta, eğitim hakkını imtiyazlı bir kesimin tekelinde ayrıcalığa dönüştürmektedir.
Bu dönüşümün merkezinde, AK Parti’nin sermaye sınıfına sunduğu en kirli hediyelerden biri olan MESEM cehennemi yer almaktadır. Patronların “çocuk işçi” taleplerini karşılamak adına oluşturulan bu yapı, bugün lise öğrencilerinin sömürüldüğü bir düzen halini almıştır. Eğitim sisteminde yapılan her yeni düzenleme, bu sömürü düzenini daha da yaygınlaştırmak için sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmektedir.
MEB’in masasında yer alan modeller açıkça göstermektedir ki, amaç çocuklara nitelikli eğitim sunmak değil; onları erken yaşta itaatkar, sorgulamayan, ucuz ve esnek bir iş gücü olarak piyasanın emrine sunmaktır. Personel Sağlık Sağlık Personeli Laik ve bilimsel eğitim, bilinçli olarak tasfiye edilmekte; yerini dini referanslarla donatılmış, özel sektöre ve cemaatlere teslim edilmiş bir eğitim yapısı almaktadır.
Bu düzenlemeler sadece çocuk işçiliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda kız çocuklarının eğitimden erken koparak çocuk yaşta evliliğe sürüklenmesi gibi toplumsal sorunları da derinleştirecektir. Bilimsel, laik ve kamusal eğitim yerini; sömürüye, gericiliğe ve piyasacı dayatmalara bırakmaktadır.
Eğitimi hak olmaktan çıkarıp maliyet-fayda hesabına indirgemek, bu ülkenin gençliğini geleceksizliğe mahkum etmektir. Eğitim, patronların kar hırsının tatmin aracı değil; toplumun kalkınmasının, bireyin özgürleşmesinin temelidir.
AK Parti iktidarı, eğitimde yaptığı bu dönüşümlerle açıkça gençliğe tuzak kurmakta; onları ya cemaat yurtlarına ya da holding atölyelerine mahkum etmektedir. Eğitim-İş olarak bu karanlık dayatmalara karşı laik, kamusal ve bilimsel eğitim mücadelemizi sürdüreceğiz.