Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı 2024-2025 örgün eğitim istatistikleri, Türkiye’de ortaöğretim kademesinde okullaşmanın ciddi biçimde gerilediğini gözler önüne serdi. Verilere göre, lise çağındaki her 100 öğrenciden yaklaşık 17’si örgün eğitim sisteminin dışında kaldı.
Ortaöğretimde Okullaşma %82'ye Geriledi2024-2025 döneminde ortaöğretim düzeyinde net okullaşma oranı %82,85 olarak gerçekleşti. Bu oran, eğitim çağındaki her beş gençten birinin örgün eğitim dışında olduğunu ortaya koydu. Lise düzeyindeki okullaşma oranlarının önceki yıllara göre düşüş eğiliminde olduğu görülüyor.
Eğitim uzmanları, bu gerilemeyi sosyoekonomik eşitsizlikler, ulaşım ve barınma sorunları, açık öğretim eğilimleri ile destek hizmetlerindeki yetersizliklerle ilişkilendiriyor. Özellikle taşımalı eğitim ve burs imkanlarında gözlenen düşüş, dezavantajlı öğrencilerin örgün eğitime erişimini zorlaştırıyor.
Taşımalı Eğitim ve Burs İmkânları Daraldı2024-2025 verilerine göre taşımalı eğitimden faydalanan öğrenci sayısı 281 bine gerilerken, burs alan öğrenci sayısı ise 344 bin seviyesinde kaldı. Bu rakamlar, önceki yıllara göre hizmet kapsamının daraldığına işaret ediyor. Ayrıca, pansiyon kapasitesi de 490 bin seviyesinde sabitlenerek artış beklentilerini karşılamadı.
İmam Hatip Liselerinde Düşüş Dikkat ÇekiyorAnadolu imam hatip liselerinde okuyan öğrenci sayısı 2024-2025 döneminde 487 bine geriledi. Son yıllarda okul sayısı artmaya devam etse de, bu liselere olan öğrenci ilgisinin düşmesi dikkat çekti. Öğrenci sayısındaki azalma, okul başına düşen öğrenci ortalamasını da belirgin biçimde aşağı çekti.
Uzmanlar Uyarıyor: “Eğitimde Erişim Eşitsizliği Derinleşiyor”Veriler, sadece okullaşma oranlarının değil, eğitim destek hizmetlerinin de yetersiz kaldığını ortaya koyuyor. Eğitimciler, özellikle lise çağındaki çocukların sistem dışına itilmesinin, gelecekte sosyal ve ekonomik sorunları derinleştireceğine dikkat çekiyor.
Okula erişimin bir anayasal hak olduğunu hatırlatan uzmanlar, okullaşma oranlarında yaşanan gerilemenin sadece bireysel değil, toplumsal bir kayıp anlamına geldiğini vurguluyor.